Perşembe, Şubat 17, 2011

Şems'in suçu ne?


Dağdaki Çoban
Güzel hanım kızımız ilk defa "Dağdaki çoban ile benim oyum bir olabilir mi?" diye sorduğunda çok içerlemiştim.
Hayır, babam çoban falan değil; ezilmişlerin yılmaz koruyucusu da değilim. Benim derdim, vakti zamanında çobanlığın Anadolu'da mistik bir meslek olarak benimsenmiş olması.

Şaka değil gerçek; kimi dervişler, kimi tasavvuf ehli zaman zaman bu mesleği Allah'a yakın olabilmek için tercih etmiş.
Bütün ahalinin kuzusunu koyununu alıp dağa tırmanmak ve günlerce ortadan kaybolmak tehlikeli olduğu kadar mistik bir deneyim. Bırak interneti, cep telefonunu; ışığın ateşle özdeşleştiği bir dönemden bahsediyoruz. İmparatorluklar yıkılır, kimse duymaz! Grip adamı öldürür, salgınlar istatistik yaratır. Dünya belki düz bir tepsi, iki menzil arası yolculuklar ise bir ömür boyu... Ve işte tam o anda hiçbir şey değil, bir deli çobansın.
İmkansızlıkların had safhada olduğu yegane meslek.
Eşkıyalar kol gezer; bir sopa, bilemedin bir yemek bıçağıdır tek silahın. Hava bir bozar, donar kalırsın dağın yamacında. Ayak basmamış yaylalarda kurtlar ve hatta belki kaplanların tehdidi dahilinde güvenebileceğin tek şey iri bir çoban köpeği olabilir. Kötü bir tuzak belki de bir ağaç dibinde unutulmuş iskelete dönüştürecek cılız bedenini.
Diğer yandan, yalnızsın. 1000 tane koyun olsa yanında ne fayda. Buz gibi bir hava; sınırsız bir ufuk çizgisi; hayalet gibi akan sisler; kapkara toprak; sımsıkı ağaçlar; damla damla ağlayan çimenler... Tam anlamıyla Vahşetin Çağrısı!
E bulacaksan orada, doğa ananın kucağında, bulacaksın Tanrı'yı.

Doğru konuşalım.
Derviş olmak her ne kadar çileyle özdeşleştirilse de popüler bir detaydır. Hayatımda bu mesleği ilgi çekici bulmayan bir insan daha tanımadım. Tabii çobanlık detayını bildiğinizde rahatsız oluyorsunuz oy mevzusunda.

Ara not- mini blog:
Aysun Kayacı'yı lanetleyen pek çok kişi sonradan söylediklerine hak verir oldu. O gün naiflikten yarılanlar, bugün totaliter tavra doğru yakınlaştıklarını gördü ve en sonunda isyan etti. Çoban değildi çatılan... Kömür ile, buzdolabı ile kandırılanlardı.

Velhasıl...
Bugünlerde derviş diyince akla beş yüz bin (500.000) (yarım milyon) satan 'Aşk' gelmesin de ne gelsin?
Yok pembe kapak, yok siyah kapak, yok sert ciltli... Tartışmaya ne lüzum var.
Akıcı mı? Akıcı.
Sabah programları izleyen kadınlara kitap kapağı açtırıp iki damla bilgi öğretti mi? Öğretti.
Unutanlara Şems'i hatırlattı mı? Aynen öyle!
E daha ne? (Uzatmayalım. Pragmatist düşünelim; Mutlu olalım...)

Modern Zaman Dervişi
Nasıl saatlerce Jack Bauer izleyip yollara düştüğümde Ankara'da her an patlayacak bir nükleer bomba varmış gibi triplere giriyorsam, Aşk bittiğinde de elbet bir miktar derviş oldum.
Gerçi tevekkül bir spor biçimi olsaydı ben hep zinde olurdum, orası ayrı; ama asıl egemen duygular ağırbaşlılık, sevgi ve birlik hissi oldu. Tam da Çorlu-İstanbul hattındaydım. Seyahat halinde olmak, bağımsız olmak, düşünmek, martılar falan derken bir ara ipler koptu.
Toparlandığımda Modern Zaman Dervişini açıkça düşlemeye başladım. Neye benzer, ne yer, ne içer, ne düşünür?
Alın size tam boy listesi!

Modern Zaman Dervişinin Çantasında Bulunması Gerekenler:
1- Duş Jeli + Lif + jilet = Derviş deyince akla pek çok şey geliyor da "Lan bu adamlar temiz mi, kokuyor mu?" kısmı gelmiyor. Haliyle... Varsayalım temizlerdi. Peki şimdi? Eskiden bir akar su bulmak veya bir kervansarayda tasla yıkanmak nispeten daha kolaymış. Hadi hamamlar hala var ama her yerde mi? Artık bu işin tek çözümü misafir evi, motel, otel vesaire. Kişisel temizlik önemli bir mesele. Aydınlanma yolunda buna dikkat etmeyenin de vay haline!

2- Dizüstü Bilgisayar + USB Modem = Yalnızca arş aleminde gezmek olmaz, siber alem de gezilmeli. Az kaldı, insanlar yakında beyinlerini de upload edecekler. Bugün milyarlarca kelime uçuyor o diyarda, milyonlarca insan bekliyor. Arayışını dünya düzlemine hapsedeceksen nerede senin dervişliğin? Şayet yobazsan; byte'lar arasında kutsal bir doku bulamayacağına inanıyorsan dön geldiğin yere!

3- Üç Kuruş + Altın Bilezik = Eskiden dervişlik neredeyse meslek bilinir, insanlar onları tanır, bilirmiş. Bir hana oturduğunda hayrına sana yemek alacak, konağına davet edecekler varmış. Marangozhanede çalışsan duanı alacaklarını bildikleri için bedelini misli misli öderlermiş. Peki ya şimdi? Kalksan "Ben dervişim," desen polisi ararlar! Ferrari'n varsa sat. Bir ömür yetecek kadar kuru ekmeğin olur. Şayet yoksa ufaktan bir altın bilezik edinsen iyi olur. İstihdam denen şey ekonomik bir çıkmaz. Binlerce işsiz varken kuru ekmeğini veya konağını sana sunacak olan iş de senden bir şeyler bekleyecek. Tabii, en az bir yabancı dil şart ha! Ona göre...
(Animatör Derviş steryotipi geldi şimdi aklıma... Bir tuhaf oldum. Aman deyim, evlerden ırak.)

4- Pasaport = Ben "Derviş dediğin seyyahtır," dediğimde bazıları "Sınırları olmayan bir dünyada yaşıyoruz artık," diyor. Lütfen o zaman bir zahmet bana çektiğim vize çilelerini açıklayın. 100 küsür kağıt vize başına... yurtdışı çıkış harcı, bir de temditler... Servet veriyorsunuz bir ufak seyahate. Zahmetleri de cabası!
Örnek dervişimizin gösterecek mülk tapusu, kredi kartı ekstresi falan olmadığını var sayıyorum. Bu koşullar altında pasaport edinebilir ancak Avrupa'ya giremez. Peki ya nerelere girebilir? Son 6-7 yılda yapılan antlaşmalar neticesinde, bilimum acayip Asya, Afrika ve Ortadoğu ülkesine!
("Ortadoğu kıta değil ki," diyenlerin yüzüne retorik kelimesini çarpıyorum.)

İyi. Yetti bu kadarı. Örnekler koşullara göre çoğaltılabilir. Esas önemli kısım dervişin ince ruhunun yapısı. O günlerden bu güne eminim Tanrı aynı yerde duruyor ve Aşıklar tarafından bulunmayı bekliyor. Ancak dervişlik bir yandan rehberlik, duyarlılık ve aydın olma durumu değil midir? Dünya aynı mıdır? Düşünce nereye gitmiştir?

Öyleyse nedir
Modern Zaman Dervişinin Kafasında Bulunması Gerekenler?
1- Küresel Isınma: "Yok artık!" demeyin. Var, vallahi var. Kağıtları kağıt çöpüne, camları cam çöpüne... Yenilenebilir enerji bir mesele! Destek ise dervişin gönlünde! (Kampanya sloganı oldu bu.)

2- Sosyal Düşünce: Feminizm kocası olmayan kadınların çıkardığı bir dedikodu değil. Sosyal Felsefede sayısız düşünür tarafından işlenmiş hayli ağır bir konu. Derviş kadın haklarına, toplum yapısına kulak asmayacak da neye asacak?
Peki ya sosyalizm? Marksizm mi yoksa Sosyal demokratik bakış mı? Derken ekonomi çıkar karşısına... Gelir dağılımı hakkında ne düşünür derviş? Keynesçi Ekonomi global krizleri önler mi? Liberal tavır daha mı realist?

3- İnsan Hakları: Derviş Fatiha kadar iyi bilmelidir İnsan Hakları Evrensel Beyannamesindeki o otuz kaideyi. Hoş, dervişliğin özünde o satırlardan daha fazlası vardır ama önceden düşlenenler şimdi kanun kabul edilmiştir. Bilinmelidir.

4- Bilim: Tasavvuf yolunun en gerçek sınavı olsa gerek. Bilimi ve getirdiklerini reddetmek yobazların işi. Derviş ise yobazlığın ötesinde. Evrimi öğrenip yorumlayabilmeli; Büyük Patlama'yı tanıyıp şükredebilmeli... Kuantum fiziği, atom altı parçacıklar, astro fizik, termodinamik... Bunları anlamayan derviş Tanrı'yı nasıl anlasın?
(Allah'ın Saylon'u bile... Neyse, neyse! Battlestar Galactica izlemeyenler için keyif kaçırtan yorumlar yapmayacağım.)


Sonuç: Seyyah dervişlik bu zamanda bambaşka bir şey olmalı. Bir değnek, bir hırka, bir lokma ekmek... bunlar birer metafor. Mavi hap yerine kırmızı olanını tercih ederseniz şayet şu yazdıklarımı bir düşünürsünüz.

Aşk ile kalın, (TRT sunucu repliği)
Can Toraman.